Tarihçinin kaleminden: Netanyahu’nun ‘Yeşaya’ Yeşu’su Beykoz’da mı?
Hz. Yusha kimdir?
‘Yûsha’ (Joshua) kelimesinin İbranice kökeni, “Tanrı kurtuluştur”veya “Tanrı kurtarır” Yehoşua (Yeoshua) anlamına gelir. Tevrat’a göre aslen Hoşea olan bu isim, Musa tarafından Yehoşua olarak değiştirilmiş, zamanla Yeshua olarak kısaltılmış ve Arapça’ya Yusa olarak çevrilmiştir.
Yeşu, İsrailoğullarının on iki kabilesinden biri olan, Yusuf’un oğlu Efrayim’in adını taşıyan kabilenin lideri Elişama’nın oğlu Nûn’un oğludur.
Başlangıçta Musa’nın yardımcısıydı, daha sonra İsrailoğullarının başı oldu. Ondan Tevrat “Musa’nın hizmetçisi, genç adam”O bahseder.
Efraim kabilesini temsil eden kırk yaşındaki Yeşu da, her kabileden birer kişiden oluşan, dünyayı keşfetmek üzere gönderilen grup arasında yer alır. Yeşu, Yahuda soyunun (sibt) temsilcisi Jefunne oğlu Kaleb ile birlikte İsrailoğullarını bu topraklara girmeye ikna etmeye çalışır. Ancak dünyaya girmesi için ilahi emre karşı çıkan kavmi tarafından taşlanır; Daha sonra vebaya yakalanır ancak ilahi lütufla bu hastalıktan kurtulur ve imanı ve bağlılığı sayesinde cennet yeryüzüne girmeyle ödüllendirilir. Nûn oğlu Yeşu ve Yefunne oğlu Kaleb dışında İsrailoğullarından yirmi yaş ve üzeri olanlar oraya giremezler.
Hz. Musa’dan sonra gelen peygamber. Bu Yusha’ydı
Ömer Faruk Harman tarafından Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi’nde yazılmıştır. “Yeşu” Yazıda yer alan bilgilere göre Yeşaya, (farklı kaynaklarda Yeşaya veya Yeşu), Hz. Musa’dan sonra gelen peygamberlerdendir.
Birincisi İsrailoğullarının Hz. Musa’nın önderliğinde Mısır’dan ayrılıp Sin çölüne geldiklerinde adı anılan Yeşu Peygamber, kavmine karşı savaşan Amalek’e karşı savaştı. Bazı kaynaklara göre Hz. Yuşa, hayatının son günlerinde bir dizi savaştan sonra zafer kazanarak İstanbul Beykoz’a gelmiştir.
Dinler tarihinde ve özellikle kaynaklarda adı geçen Yeşaya’nın, mezarının İstanbul Beykoz’da olduğuna inanılan Yeşu Peygamber olduğu Osmanlı halk kültüründe yaygın bir inançtı.
Bugün hâlâ ziyarete açık olan bu türbede Hz. Yeşu’nun mezarı olduğu sanılıyor ve her yıl binlerce kişi ziyaret ediyor.
Kanuni Sultan Süleyman’ın Rüyası Yahya Efendi
Bölge yüzyıllar boyunca “kutsal” Saymanın kökeni Antik Yunan’a kadar uzanır. Pagan döneminde burada bir tapınağın olduğu kaydedilirken, Roma İmparatorlarından Justinianus, VI. yüzyılda bu tapınağı kiliseye çevirmiştir.
İslam tarihinde Kanuni Sultan Süleyman’ın üvey kardeşi Beşiktaşlı Sufi Yahya Efendi’nin bir rüyasında da buradan bahsedilmektedir. Buna göre; Rüyasında Beşiktaşlı Yahya Efendi’ye bir kişi yaklaşmıştır. “Ben Peygamber Yeşu’yum. Mezarımı ziyarete gelin.”Ne söylediğini gördü.
Yeşu Peygamber’in mezarının Filistin’de olduğunu bilen Yahya Efendi, ilk başta duşa pek aldırış etmemiş ancak aynı rüyayı ardı ardına görünce Beykoz’daki zirveye çıkmış, orada yaşayan insanlardan olağanüstü şeyler duymuştur. çevresinde bir mezar yeri gösterildi.
Beşiktaşlı Yahya Efendi daha sonra üvey kardeşi Kanuni Sultan Süleyman’ın yanına giderek ona Hz. Yuşa’nın mezarının Beykoz’da olduğunu söyleyerek buraya bir türbe yapılmasını istedi. O dönemden sonra Yuşa zirvesine dair bu inanış yayıldı.
Evliya Çelebi: “Yeşu Peygamber’i ziyaret ettim”
Ünlü seyyah Evliya Çelebi de Hz. Yuşa’nın mezarının Beykoz’da olduğunu belirtti. Evliya Çelebi Seyahatnamesi’nde Yuşa zirvesine yaptığı ziyaretten bahseder ve Hz. Yuşa’nın mezarının, bir tekkenin ve çevresinde yaşayan “fakirlerin” bulunduğunu yazdı.
Fransız oryantalist ve arkeolog Antoine Galland, 1673 yılında yazdığı anılarında, İstanbul’daki Yuşa zirvesine gittiğini, orada tanıştığı bir Türk’ün kendisine, Hazreti Muhammed’in türbesinin yanında inşa edilen tekkeyi korumakla görevli olduğunu söylediğini aktarmıştır. Yeşu Peygamber.
Bu inanışa yanıt olarak Galland, Hz. Yeşu’nun mezarının Nablus veya Halep’te olduğunun düşünüldüğünü ifade etti. Ünlü tarihçi Hammer da zirveye değinerek, buranın antik çağda “Dev Dağ” olarak anıldığını, sonraki yüzyıllarda ise “Dev Dağ” olarak anıldığını söyledi. Buranın Joshua’nın mezar yeri olarak bilindiğini açıkladı.
Resmi belgelerde “Yûşâ Aleyhisselam Dergâhı” olarak geçmektedir.
Osmanlı tebaasının yıllar geçtikçe artan ilgisi üzerine Sadrazam Yirmisekiz Çelebizade Mehmet Sait Paşa, ihtiyaç olduğunu görerek 1755 yılında buraya bir mescit yaptırdı. Sadrazam da Hz. Ayrıca Yuşa’nın mezarının bulunduğuna inanılan mezarı da onardı ve bakımını üstlenecek kişileri görevlendirdi. Tekkeye bir de postnişin atandı. Sultan Abdülaziz döneminde Yuşa Mescidi yangın geçirmiş, bir süre sonra aslına uygun olarak yenilenmiştir. Dahiliye Nezareti’nin 1885-86 tarihli istatistik tablosunda buradan. “Yuşa Aleyhisselam Dergâhı”olarak bahsediliyor, adı resmi olarak “Joshua Tepesi”Olarak kaydedildi.
Kur’an-ı Kerim’de Hazreti Yeşu’nun adı geçiyor mu?
Kur’an-ı Kerim’de Yeşu ismi geçmese de iki yerde ona atıf yapıldığı kabul edilmektedir. Musa, İsrailoğullarının Allah’ın kendilerine vaat ettiği topraklara girmeleri emrini aldığında, on iki kabilenin her birinden bir kişiyi izci olarak gönderdi. On iki kişiden sadece ikisi ilahi emrin yerine getirilmesini isterken, diğerleri o topraklarda zorbaların yaşadığını iddia ederek oraya giremeyeceklerini söylediler. İlahi emre karşı çıktı (Maide 5/12, 22-24). Tevrat’ta bu iki kişinin Yeşu ve Kaleb olduğu belirtilmekte (Sayılar, 13/6, 8; 14/6-9), İslam kaynaklarında da bu şekilde yer almaktadır (Sa’lebî, s. 150). -151). Musa ile Hızır kıssasında (el-Kehf 18/60, 62-63) Musa’nın genç yardımcısı (fetâ) olarak bahsedilen kişi ise Yuşa’ b. Nûn olduğu söylenmektedir (a.g.e., s. 136).